Güler Hasanlı

Güler Hasanlı

hasanguler@hotmail.com

Sinan Ateş'e mektup

24 Ocak 2023 - 00:03

"Tutuşturdular yeniden küllenmiş ocakları,Bacalardan duman duman tüttüler.Eyvah, biz kaldık efsele safilinde,Ahsen-i takvim üzre onlar geçip gittiler..."Hayallerimiz toprakta çatlamamış tohum gibi kalırsa, ömür sürgününün bitiminde tek cümle yankılanacak hafıza ufkumuzda; ya bu çağ bizim için çok eksikti, ya biz bu zaman için çok fazlaydık, ya hayallerimiz bizden çok önde, ya da biz onlara asırlarla uzaktık. Şöhretin şereften üstün olduğu, makamın vicdanı esir aldığı, nüfuzun adaleti körelttiği devranda, aslanın çakala, kurdun ite yem edildiği çağda değil, atların dolu dizgin koştuğu çağlarda yaşamalıydık. Hani Türk'ün saltanat sürdüğü çağlar... Türk tarihinde düşmanı arkadan vurmak yoktu, namert tuzaklar kurmazdı Türkler. Savaşın bile adabı vardı. Yiğidi öldür, hakkına girme demişti atalarımız. Yiğidi öldürüp hakkına girdiler. Oysa biz, ulu Tanrı'dan düşmanın bile şereflisini dilemiştik..."Bana dünyayı kucakla deseler, ben gider kızıma sarılırım" demişsin... Bir sürü kederim, özlemim vardı, nerden bana taptaze, sımsıcak dert oldun? Gurbetin yüzü çok sert, derdim tasam çok gardaş, kaygım telaşım çok. Omuzlarım düşük, yüzüm asık, gönlüm yorgun, fikrim bitkin bir de senin siyah çerçeveden gülen yüzün yok mu, kurşun sıkıyor göğsümün tam ortasına. Neden gardaş, neden? Ölümün beni neden bu denli üzdü? Neyimsin benim? Sen bir ailenin elinden değil, Doğu'da Türkistan'a, Kuzey'de Karabağ'a, Güney'de Tebriz'e Kerkük'e Telafer'e ve nice esaret mengenesinde sızlayan yurtların kaderine ortak olan milletin elinden gittin. Azrayil beddua götürmez, her gidiş takdirdendir. Ölüm amansızdır, kimine göre çok zamansızdır, zamansız gidişin varya gardaş hiç ummadık kahır yaşattı bana. Hiç hesapta olmayan kadar saplandı acın kalbimin orta yerine. Tanımadan böyleysem ulu Tanrı sevenlerine, sevdiklerine sabrın sonsuzunu versin. Araçlar ve kurallar, ilkeye, ülküye gönülden bağlanmak için bu gibi kalıplara gerek yoktur. Yeter ki, gönül verdiğimiz idealin ve amacın bilincinde olalım. Siyasi tapuya gerek olmadan kıblegâh bildiğimiz kurumun çatısını hep sığınacak, umut yeri bildik. Ve bunda en çok senin gibi samimiyetine, kişiliğine güvendiğimiz memleket duruşlu insanların payı var. Ülkü sevdası öyle soylu bir sevdadır ki; köklerimiz kadar derin, umutlarımız kadar engin, milli coğrafyamız kadar geniştir. Bu sevda izinde tehtitlere, parmak sallamalarına aldırmadan yeminli kalan insanlar onu tüm kutsallığı ile nesilden nesile götürecekler. Çağın iradesi dışında tarihleşen gerçekler var. Onlar asla yanılmaz, asla gaflete düşmez. Gidişin çok zamansız oldu belki ama, son nefesini körelmiş ruhumuza üfledin, iyi olmayı kendin seçtin gardaş, iyi insanlarsa uzun yaşamaz. Elif sevdası çekenler uzun yaşamaz. Çekemedin, çektirmediler. Daha kendin fideydin, çocuklarını gölgesiz bıraktın. Zorluklarla büyüyüp öğretmen olmuştun, yarının akademisyenlerini, bilim insanlarını yetiştirecektin. Birimiz gitti binlerimizin hayalleri gitti. Bu basit bir gidiş değildi gardaş. "Türk'üm, yalnız ve yalnızca Türk... Bize bunu dedirten zaman utansın!" Sinsice öldürülüşün itleri bile güldürdü kimsesizliğimize. Ölümün sıradan bir ölüm değildi gardaş, kalleşliklerle dolu yarınlarımız, bizi o puslu yarınlarda sen de yalnız bıraktın. Tutunacak dalımız, doğrulacak umudumuzdun. Öyleya bu dünya güzel insanların kısacık ömür yaşayıp sonra bütün mağrurluğuyla, asaletiyle çerçeveden baktığı vefasız ve acımasız bir yerdir. Ama tesellimiz büyük gardaş, yiğit ölmekle şanı bitseydi Alp Er Tunga asırlardır kavmin kahramanlık sembolü olarak kalmazdı, Kültigin'in adı tarihe yazılmazdı, Bilge Han'ın şanı taşa kazılmazdı, Kürşad yenilmezlik anıtı dikmezdi hafızalara, Babek'in sevdası çağlar aşmazdı, tek başına karakol basan Mübariz'in cesedinden bile düşman korkmazdı. Ben ki, seni yaşarken hiç yakından tanımadım, konuşmanı dinlemedim, peki neden öldüğün günden beri kırk yerinden bıçak yemiş gibiyim? Tıpkı kimsesiz Türkistan'ın göğsü gibi. Senin gibi nice güzel evlatlarımızı toprak aldı, ölüm en sevdiğimiz gerçeklik oldu. Mekan ayrı olsa da aynı gaye uğrunda ordulara beraber Poladımızı kurban verdik. Nice çınar gibi yiğit gitti, nice mangal gibi yüreğin feri söndü. Başağa durmuş nice ekin tarlalarımız zamansız biçildi. Nice meyve ağacımızın köküne balta çalındı. Tuğ gibi binlerimiz gitti, sen de gittin gardaş, eteğine tutunacağımız rüzgarımız gitti. O nasıl sesti gardaş, asırların ötesinden uluların avazı gibi. Alişir Nevaî'nin dilindeki Türkçe kadar temiz, Yunus'un koynundaki aşk kadar keskin, uzak düşen dost ellere gönderdiğin selam, Kaşgarlı'nın kitabındaki gibi apaydın, Mağcan'ın gönlündeki kadar hasret dolu. Bir de insana en çok ne koyuyor biliyor musun, hani ocaklı çocuklar aynı ana baba evladı gibiydi, hani kardeşten daha yakındınız, hani bir birinizi çok sevip güvenmiştiniz? Seni sonsuzluğa uğurlamaya gelmediler, gördün mü? Nasıl kıydılar senin gibi süphan göğüslü yiğide, nasıl kıydılar vatan gülüşüne? Hiç derdimiz yokmuş gibi yüreğimize sen adlı dağ çektiler. Belki Türk devletçilik Anayasa kurallarında yazılmıyor ama milliyetçilik, ülkücülük gibi ince çizgimizle, kutsal duygularımızla oynayanlar da Fatehler Divanı'nda hesap verecekler. Kısacık ömürde kazandığın sevgiyi gördükce zihnime alalade bir soru saplanıyor. Kim bilir, belki de ideallerimizdeki Türkçü Türkiye yaratacak cumhur başkanı adayıydın. Hani bütün Türklerin böyle engin bir hayale, böyle derin bir umuda ihtiyacı var/dı... "İleri adım atamaya bilirsin ama zorluklar karşısında geri adım atmak yok. Düşersin, tökezlersin, aksarsın ama yere yatmak yok. Zalime vuramayabilirsin ama mazluma çatmak yok. Doğruyu yanlıştan ayıramaya bilirsin ama yanlışı doğruya katmak yok. Bazen refaha çatmaya boyun yetmeyebilir ama eğilerek pisliğe batmak yok. Bazeni, belkisi, aması olmaz; adam satmak yok" demişsin. Seni safında durdukların sattılar gardaş. Hani ahde vefa imandandı. Kardeşim dediğin, vefaya sözden, dizeden anıt diken şairler, ozanlar seni musallada yalnız bıraktılar. Adam gibi sevmenin kitabını yazanlar, seni son hakk hesap mizanında tek bıraktılar. Burası dünya gardaş, burda her şey; hayaller, idealler, hedefler, amaç ve maksatlar, hikayeler, hatta şarkılar bile yarım kalır. "Meşru müdafa haricinde ülkücü gençliğin bir kavganın içinde olmasını arzu etmiyoruz. Gençliğin bilim sahalarında olmasını istiyoruz" demişsin. Eyvah, sana çok yazık oldu. Bizse yine parti toplantılarından umutlu vaadler dileneceğiz. Verilen sözler tutulmaz burda, burası menfaatin her şeyden üstün olduğu yer... Varsın seni öldü sansınlar, bilmezler ki, öldüğün gün hiç tanımadığın milyonlar ardınca göz yaşı döktü. Milyonlarla insan yanılmış olamaz. Varsın bir ihanetin kurbanı ol, varsın bir kör kurşun devirsin seni, adın her geçince içimiz yanacak. Üstündeki bayraklara yemin olsun seni unutmayacağız. Ateşin tütecek her cuma gününün ikindisinde. "Anlatacaktım ölümünü bir sonbahar eşliğinde, bir kış güneşliğinde, fakat baktım ki, bu ölüm değil diriliştir." Anlatacaktım ölümünü tarifsiz acı ile, baktım ki, ölümün çok şereflidir, sana imrendim. Ağlarım sandım mektubu bitirirken, ölümün o kadar mağrur ki, ne mutlu dedim. Çiçeklere benzettim gülüşünü, gidişini güzel at üstünde gidenlere benzettim. Öyle bir şanlı gidiş ki, ben de özendim. Avuç açmaya değmez bu yangın yeri, etek öpmeye, baş eymeğe deymez. Üç günlük dünya için şereften, onurdan, erdemden taviz vermeye deymez. Omurga dik duruş içindir, bu günün hükmünce omurgasız olmaya deymez. Toprak her kesi alır koynuna, kimseyi kucaksız bırakmaz, ancak haysiyetli ömür, şerefli ölüm her kesin harcı değil."Patika bir yoldanİnersin içine, döne döne.Geçmişinin;Dikenli keşke'leri kanatır, incitir seni!Aydınlandıkça derinlerin,Ne belkilerin kalır, ne de keşkelerin.Yalnızlıktan tek başınalığa yükselirsin."Belki vücudun çok derine indi ama müsterihiz, ruhun Tanrıdağ'da kavuşmuştur Atsız'a, Muhsin'e, Fırat'a ve nicelerine. Ölüm bakîdir gardaş, ölüm haktır. Her canlının tatacağı bir vakti vardır. Zamanı Tanrı yaşar; O, hakikate şahitlik edendir, O gerçekliği hakka boyun eydirendir. Susulan hakikatlara zehir karışır gardaş, ölüm karışır, gizem karışır. Belki hakikatinle çiçek gibi soldun ama binler için orman gibi yeşerdin. Sen tek başına öldün, bilmezsin ki, kaç bin dilde yankılandı adın, öldüğün gün tanıdım seni, benim tek binler için o gün dirildin. Değerli olan kaybedilince kıymeti katlanırmış, kıymetine kan karıştı gardaş, demek ki, büyüklüğünden korktular. Biz tarihin tekerrühünün şahidi olduk, sen sinsi oyunların kurbanı. Seni kalbimize gömmeyeceğiz, yaşaman için yaşayacağız. Neyin güdazına gittiysen onun zühurunu görmeden ölmeyeceğiz. Ölümün kime ne kazandırdı bilmem ama bize çok şey öğretti, bazı şeylere olan inancımızı kaybettik, bazı şeylere onmaz insanç edindik. Mertliği ayaklar altında, erdemin hiç oluşunu gördük. Kişi ölmekle inanç ölmez gördük. Ondandır:Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,Seni yalnız koymak varya, o koyuyor adama...


YORUMLAR

  • 0 Yorum