Allah'a sonsuz şükürler olsun ki, O'nun lütfu ve hidayetiyle bize iyiliği, güzelliği ve doğruyu bildirdi. Kötülüğü, çirkinliği ve yanlışı tanımamız için bize rehberlik etti. Bizler Müslüman olarak, yaşamımızın her anında yüce Allah'ın rızasını gözetmekteyiz. Dünyada yaptığımız her işin hesabını ahirette vereceğimizin bilinciyle yaşıyoruz. Bu bilinç, Rabbimizin bahşettiği ömrü O'nun yolunda geçirmemize rehberlik ediyor.
Ancak burada önemli bir noktayı anımsatmak gerekiyor: Helal ve haram bilincinin, sadece yemek ve içmekle sınırlı olmadığını unutmamalıyız. Helal ve haram, elbette yediğimiz ve içtiğimizde Allah’ın emir ve yasaklarını dikkate almayı gerektirir. Ancak bununla birlikte, hayatın bütün alanlarında da helal ve haram bilincine sahip olmamız beklenir. Helal kazanıp helal harcamak da bu bilincin bir parçasıdır.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadisi şerifinde, "Öyle bir zaman gelecek ki, kişi malını helalden mi yoksa haramdan mı elde ettiğine bakmayacak” buyurmuştur. Bu hadis, bize kazancımızın helal olup olmadığına dikkat etmemiz gerektiğini hatırlatır.
İslam’da yiyip içtiklerimizin helalliğine dair ölçüler olduğu gibi, kazancın nerede ve nasıl harcanacağına dair de ölçüler vardır. Özellikle, israftan kaçınma ilkesi önem taşır. İsraf, aşırılık demektir ve dinimizde haddi aşmak haram olarak belirlenmiştir. İsraftan kaçınmak, Rabbimizin bize öğrettiği itidal ölçülerine uymak anlamına gelir.
Yemekte, içmekte, kazanmakta, harcamakta, giyinmekte, gezmekte ve tatil yapmakta, ihtiyaçları gözeten ve aşırılıktan kaçınan seçimler yapmalıyız. Nereden kazanıp nereye harcadığımız, hayatın her alanında helal ve haram bilincine sahip olmamız gereken bir mesele olduğu için, bu bilinç, seçimlerimizin ahlaki bir kompası olmalıdır
Ayrıca, her Müslüman'ın, kazancının ve harcamalarının helal olup olmadığı konusunda hassas olması gerekiyor. Çünkü kazanılan paranın helal ya da haram olması, onunla yapılan harcamaların kabul edilip edilmeyeceğini belirler. Nitekim bir hadiste Peygamber Efendimiz (sav), “Bir kişi uzun yolculuk yapar, saçı başı dağınık, toz-toprak içindedir. (Allah'a) Ellerini açar, 'Ya Rabbi, Ya Rabbi' der. Ancak onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır. Onun bu hal üzere duâsı nasıl kabul olunur?” (Müslim, Hadis No: 1015) buyurarak, helal ve haram bilincinin önemini vurgulamıştır.
Bu nedenle, bir Müslüman olarak, hayatın her alanında helal ve haram bilincine sahip olmak, bizim için sadece bir seçenek değil, aynı zamanda bir sorumluluktur. Yediklerimizde, içtiklerimizde helallik aradığımız gibi nereden kazanıp nereye harcadığımızı da helal olup olmadığını gözetmeliyiz.
Sonuç olarak, İslam ahlakı, bireyin sadece kendisi ve yaratıcısı arasında değil, aynı zamanda toplumla olan ilişkilerinde de helal ve haram bilincini taşımayı gerektirir. Dolayısıyla, helal ve haram bilincine sahip olmak, ahlaki bir kompasın varlığını belirtir ve bizi dünya ve ahirette huzur ve başarıya ulaştıran yolu gösterir. Böyle bir bilince sahip olmak, bizim en önemli önceliğimiz olmalıdır.